Ceza Hukuku

CEZA HUKUKU

Ceza hukuku, cezaya tabi fiilleri ve ihmalleri tanımlar. Ancak belirtmek gerekir ki, modern ceza hukukunda sadece cezalandırma değil, suçun önlenmesi de uygulanmaktadır.

SUÇ NEDİR?

Bir eylemin suç olarak nitelendirilmesi için 4 unsurun bir arada olması gerekir. Bunlar;
1-Kanuni unsur, (tipiklik) işlenmiş bulunan bir fiil ceza kanununda düzenlenmiş olmalıdır.
2-Maddi unsur (hareket/eylem)
3-Hukuka aykırılık unsuru
4-Manevi unsur.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 11. maddesine göre, “ Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan herhangi bir fiilden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye, suçun işlendiği sırada yasalarda öngörülen cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” Türkiye’nin ve birçok hukuk sisteminin kabul ettiği evrensel hukuk kurallarına göre geriye dönük olarak bir hükmün uygulanması ancak kişinin lehineyse mümkün olabilmektedir. Bu durum geriye yürümezlik ilkesinin istisnasıdır. Örneğin yeni yürürlüğe girmiş kanunda kişinin işlemiş olduğu suçun cezasında bir indirime gidilmişse eski kanun hükümlerine göre yargılanan kişinin cezası da kendisinin lehine olacak şekilde aynı indirimden faydalanır. Farklı ceza türleri nelerdir? En ağır ceza ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Bunu müebbet ve diğer süreli hapis cezalarıdır. Ayrıca para cezaları, HAGB gibi alternatif yaptırımlar da vardır. Mahkeme, her davanın özel koşullarını dikkate alarak uygun cezaya karar verir. Çeşitli suçlar için verilen cezaların sınırları ve koşulları kanunla belirlenmiş olup, hakimin bu sınırlara uyması ve cezanın kararda GEREKÇELİ olarak açıklanması gerekir.

TEŞEBBÜS

Türk Ceza Kanunu'nun 35. maddesi suça teşebbüsü düzenler; (1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. (2)Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”

MEŞRU MÜDAFAA NEDİR?

Meşru müdafaa, kendisine veya başkasına yönelmiş haksız bir saldırıya karşı o anki durum ve imkanlarla saldırı ile orantılı bir şekilde saldırıyı engellemek için işlenen fiildir. Meşru müdafaa olarak bilinen meşru savunma aslında bir hukuka uygunluk nedenidir. Kişinin gerçekleştirdiği fiil aslında suç olmasına rağmen bu suç savunma maksadı ile gerçekleştirildiği için cezalandırılmamaktadır. Bunun dayanağı TCK. 25. Maddedir. Madde hükmüne göre “Saldırıyı defetmek için orantılı karşı güç kullanan kimse, meşru müdafaa hükümleri gereği cezalandırılmaktan kurtulur. Ayrıca TCK. 27 maddesi de “Maruz kaldığı haksız saldırının etkisi altında, “heyecan, korku ve paniğe” kapılarak meşru müdafaa sınırlarının aşılması halinde dahi faile ceza verilmez” hükmünü içermektedir. Tüm koşulların varlığı halinde meşru savunma nedeniyle faile ceza verilmez. Bu durumda asıl olan cezasızlıktır.

MEŞRU MÜDAFAA ŞARTLARI

Meşru Müdafaada Saldırıya Dair Şartlar :Bir Saldırının Varlığı: Meşru müdafaadan söz edebilmek için birinci şart bir saldırının bulunmasıdır. Saldırı kavramı geniş yorumlanmakta, başladığı takdirde savunma yapma imkanını ortadan kaldıracak veya savunma yapmayı zorlaştıracak bir saldırı başlamış bir saldırı olarak değerlendirilmektedir. Saldırı bitmiş olsa bile tekrarlanmasından endişe duyulan bir saldırı da henüz sona ermemiş bir saldırı olarak kabul edilmektedir.Bu nedenlerle mevcut olasılıklarda saldırı vardır. Kişilere Ait Herhangi Bir Hakka Yönelik Bir Saldırı Olmalıdır. Hakka yönelik yapılan saldırı da saldırıya uğrayan kişi fail olabileceği gibi bir başkası da olabilir. Zira Meşru savunma ile korunmak istenen hakkın faile veya bir başkasına ait olmasının hiçbir önemi yoktur.

Meşru Müdafaada Saldırı ile Savunma Eşzamanlı Olmalıdır.

Meşru müdafaa, faile yapılan saldırıyla aynı zamanda yapılmalıdır. Savunma ile saldırı aynı zamanda gerçekleşmemişse meşru savunma hükümleri uygulanamaz. Saldırı başlamadığı veya başlama ihtimalinin düşük olduğu hallerde veya saldırının bittiği hallerde meşru savunma hakkı kullanılamaz.

Meşru Müdafaada Savunmaya Dair Şartlar :

Meşru müdafaa, hem saldırı açısından hem savunma açısından her fiil için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğinden, savunmaya ilişkin koşullar, saldırıya ilişkin şartlarla aynı anda mevcut olmalıdır. Bu şartlar:

Savunma Şart Olmalıdır: Mevcut durum karşısında olayın şartları değerlendirildiği zaman başka şekilde o saldırının engellenmesinin mümkün olmaması halinde o zaman meşru müdafaa yapılabilir. Failin içinde bulunduğu durum ve şartlarda, saldırıdan kurtulmak için savunma yapmak zorunlu olmalıdır. Saldırıdan savunma yapmadan başka bir şekilde kurtulmak mümkünse, fail meşru müdafaa hükümlerinden yararlanamaz. Savunma yapmaksızın kişinin saldırı karşısında kaçma gibi bir sorumluluğu yoktur. Kalıp meşru savunma da yapabilir.

Saldırı ile Savunma Arasında Orantı Olmalıdır: Haksız saldırı ile savunma fiili arasında orantı olmalıdır. Savunma fiili o saldırıyı engelleyebilecek ölçüde olmalı ama bunun sınırı aşılmamalıdır. Sınırın aşılıp aşılmadığı o anki hal ve koşullara göre değerlendirilir. Saldırı ile savunma orantılı olmadığı takdirde meşru müdafaa hükümleri uygulanmaz.

Savunma Saldırıya Karşı Yapılmalıdır: Savunma da sanki saldırıya benzer şekilde saldırana karşı değil de başka bir kişiye karşı yapılamaz. Kişinin saldırıyı durduramaması halinde başka birisinin hakkına zarar verme gibi bir meşru savunma yapılamaz. Fail, saldırıyı yapan kişiye karşı meşru savunmada bulunabilir. Saldırıyla ilgisi olmayan üçüncü kişilere karşı yapılan fiil, meşru savunma olarak kabul edilemez.

Meşru Müdafaada Sınırın Aşılması

Sınır Heyecanla Aşılmışsa Yukarıda açıklandığı üzere kişinin meşru savunmadan dolayı cezalandırılmaması için savunma ile saldırı arasında orantı olmalıdır. Savunma, saldırıyı defetmeye yeter düzeyde kalmalıdır. Savunma meşru müdafaa şartları bulunduğu sırada başladığından orantı ilkesinin ihlali nedeniyle fiil meşru savunma olarak kabul edilmeyebilir. Bu durumda “meşru savunmada sınırın aşılması” söz konusu olur. Türk Ceza Kanunu madde 27/2’ye göre meşru savunmada sınır aşıldığı zaman bu durum heyecan, korku veya telaştan ötürü gerçekleşmişse kişiye gene ceza verilmez. Kişi saldırıya uğraması nedeniyle bir korku, telaş ve endişenin içine düşmekte, davranışlarını yönlendirme yeteneğinde azalma meydana gelmektedir. Meşru müdafaada sınırın aşılması şartlarının tümünün bir arada gerçekleşmesi halinde faile ceza verilmez.

CEZA MUHAKEMESİ

Ceza yargılaması; suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin varlığı halinde bir suçun işlenip işlenmediğinin ve işlendiğinin kabul edilmesi durumunda bunun failin kim olduğu ilei eyleminin yaptırımının ne olacağı konusuna çözüm getirmek amacıyla, eylemi suç teşkil ettiğinden şüphelenilen kişi hakkında gerçekleştirilen sav, savunma ve yargılama niteliğindeki evreler bütünüdür.

ÖNEMLİ TANIMLAR

ŞÜPHELİ : Hakkındaki şüphe,kuvvetli ve somut fiili olgularla desteklenen ve bu nedenle hakkında soruşturma yapılan kişidir.

SANIK : Suç işlediği şüphesi ile hakkında sorgu veya tutuklama gibi bir suç yargılaması işlemi yapılan veya hakkında cumhuriyet savcısı tarafından suç istinadı ile hakkında kamu davası açılan kişidir.

MÜDAFİ : Şüpheli veya sanığın ceza soruşturma veya kovuşturmalarında şüpheli ve sanığı temsil eden avukatı ifade eder.

VEKİL : Katılan suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişileri temsil eden meslek mensuplarıdır.Mağdur veya suçtan zarar gören, davaya katıldığında mahkemeden istemesi halinde baro tarafından bir avukat görevlendirilir.

SORUŞTURMA : Davanın hazırlanmasına ilişkin olup, cumhuriyet savcısı ile emrindeki soruşturma yetkisi bulunan adli kolluk makamlarının ihbar, şikayet veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir durumu öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya girişmesiyle başlayan ve toplanan delillerin, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet savcısınca düzenlenen bir iddianamenin mahkemeye verilmesine ve mahkemenin bu iddianameyi kabul etmesine kadar geçen işlemleri kapsayan evredir.

KOVUŞTURMA : İddianamenin kabulü suretiyle kamu davasının açılmasıyla başlayan ve duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra verilen beraat,ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi şeklinde hükümlerle sona ermesine kadar geçen evredir.

İFADE ALMA : İşlediğinden şüphe edilen eylem bildirilip, susma ve müdafiden yararlanma hakkı ile şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılarak ve eldeki bilgi veya bulgulardan yararlanılmak suretiyle, suç işlediği şüphesi altında bulunan kişilerin kolluk görevlileri veya bulgulardan yararlanılmak suretiyle, suç işlediği şüphesi altında bulunan kişilerin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenilmesini ve sözlerinin tutanağa geçirilmesini ifade eder.

SORGU : Şüpheli veya sanığın hakim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenilmesini ifade etmektedir.

GÖREV Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir.

AĞIR CEZA MAHKEMELERİNİN GÖREVİNE GİREN SUÇLAR

Ağırlaştırılmış müebbet hapis,müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili suçlar, ceza kanununda yer alan suçlar, özel yasaların doğrudan doğruya ağır ceza mahkemesini görevli kıldığı suçlar.

ASLİYE CEZA MAHKEMELERİNİN GÖREVİNE GİREN SUÇLAR

Ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işler olarak belirlenmiştir. özel yasaların doğrudan doğruya asliye ceza mahkemesini görevli kıldığı suçlar ile İki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezaları ve bunlara bağlı adli para cezaları, bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezalarına ve güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümleri içeren suçlar, özel yasalarında Asliye ceza mahkemesinin yetkisinde olduğu açıklanan suçlar.

ÇOCUK MAHKEMELERİ

BASIN MAHKEMELERİ

TRAFİK MAHKEMELERİ

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ

YARGITAY

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

RE’SEN GÖREV KARARI VE GÖREVDE UYUŞMAZLIK

Yasalarla mahkemelerin görevleri belirlenmiş olmakla beraber her zaman mahkemeler arasında görev uyuşmazlığı çıkabilir. Bu iki şekilde söz konusu olabilir. Birinci halde her iki mahkeme kendisinin görevli olduğuna karar verebilir, ki buna olumlu görev uyuşmazlığı denir. İkinci durumda ise, her iki mahkeme de kendisinin görevli olmadığına karar verir, ki buna da olumsuz görev uyuşmazlığı denir.

GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİ GEREKEN HAL VE SONUCU

Mahkeme suçun kendi görevini aştığı ya da dışında kaldığını belirlemesi durumunda, işi derhal vereceği görevsizlik kararı ile mahkemeye göndermesi gerekir. Görevsizlik kararını verebilmek için, iddianameyi her nasılsa kabul etmeden mahkemenin, suçun çok açıkça alt dereceli mahkemenin görevine girer nitelikte olduğunun anlaşılması gerekir. Görevsizlik kararına itiraz CMK 35 e göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakta tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya yargıç onaylar. İtiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir.

GÖREVSİZLİK KARARI VERİLEMEYECEK HAL

Duruşmada suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden bahisle görevsizlik kararı verilecek dosya alt dereceli mahkemeye gönderilmez.

GÖREVLİ OLMAYAN HAKİM VEYA MAHKEMENİN İŞLEMLERİ

Yokluk bir işlemin hiç yapılmamış gibi en başından beri yok sayılması durumudur. Görevsiz olan mahkeme tarafından yapılan işlemler de verilen görevsizlik kararı üzerine eğer yenilenmeleri mümkün ise hukuki geçerliliklerini kaybedecekler, bu işlemler hukuken yok hükmünde olacaklar ve bunun sonucu olarak görevli mahkeme bu işlemleri yapılmamış kabul edecektir. Bu nedenle hüküm kurarken onlara dayanamayacaktır.

BAĞLANTILI DAVALAR

Ceza yargılamasında temel ilke her uyuşmazlık için ayrı bir yargılama yapılması olmakla beraber bağlantılı davalar bu kuralın istisnasını oluşturur. Bağlantılı davalar birlikte açılıp yürütülebileceği gibi açılan davaların sonradan birleştirilerek görülmeleri mümkündür.

DAVALARIN BİRLEŞTİRİLEREK AÇILMASI

Farklı dereceli (asliye ceza-ağır ceza) birden çok mahkemenin görevine giren soruşturmalar arasında bağlantı bulunması durumunda hepsi birleştirilerek yüksek dereceli ve görevli mahkemede görülebilir.

GÖRÜLMEKTE OLAN DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ VE AYRILMASI

Davanın her aşamasında, aralarında bağlantı bulunan davalar yüksek görevli mahkemece kendiliğinden birleştirilerek yargılamaya devam edilebileceği gibi birleştirilen davaların birlikte görülmesinde fayda sağlanamayacağı anlaşılırsa aynı şekilde ayrılabilir.

YETKİ

Her mahkeme, ancak kendi yargılama çevresinde işlenen suçlara bakabilir ki, buna yer itibarıyle yetki denir. Suçun işlendiği yer mahkemesi yetkili olmalıdır. Teşebbüs halinde kalan suçlarda son icra hareketinin yapıldığı yerde suç işlenmiş sayılacaktır. Müteselsil suçlarda teselsülün bittiği yeri suçun işlendiği yer saymıştır. Temadi eden suçlarda ise temadinin kesintinin sona erdiği yer belirlenerek suç yeri tespit olunacaktır.

Suç ülkede yayımlanan basılı bir eserin içeriğinde yer alıyorsa; basılı eserin yayın merkezi olan yer mahkemesi, eserin birden çok yerde basıldığı ve bu baskılarda içerik farklılığı olduğu veya bazı durumlarda ise yayın merkezindeki basıda suç unsuru bir basılı eserin, başka yerdeki basısında suç unsuru taşıması durumunda basın davalarının en kısa sürede sonuçlanmasını sağlamak üzere yetkili mahkeme, içeriği suç unsuru oluşturan eserin basıldığı yerdeki mahkemedir. Görsel ve işitsel yayınlarda da işlenen suçlarda da, basılı eserle işlenen suçlara ilişkin yetki kuralının uygulanması öngörülmüştür.

YETKİ DE OLUMLU VEYA OLUMSUZ UYUŞMAZLIK

Değişik yer mahkemelerinin kendilerini yetkili saymaları durumuna olumlu yetki uyuşmazlığı ve farklı yer mahkemelerinin kendilerinin yetkili olmadıklarını kabul etmeleri haline de olumsuz yetki uyuşmazlığı denir.

YETKİSİZLİK İDDİASI

1)a-İlk derece mahkemelerinde duruşmanın başlangıcında sanığın sorgulanmasından önce,
b-Bölge adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun okunmasından önce, ileri sürülebilir.
2)Karar zamanı
a-İlk derece mahkemelerinde duruşmanın başlangıcında iddianame okunmadan önce,
b-Bölge adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında, duruşmalı işlerde inceleme raporu okunmadan önce,
3)Kararlara itiraz mahkemenin yetkisizlik kararına karşı ancak itiraz edilebilir. İstinaf yasa yoluna başvurmak mümkün değildir. İtiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir.

DAVANIN NAKLİ

Yargılamanın yer itibarıyle yetkili mahkemede yapılması ilke olmakla birlikte, mahkemenin hukuki veya fiili nedenlerle görevini yerine getiremeyecek halde bulunması veya kovuşturmasının esas yetkili mahkemede yapılmasının kamu güvenliği için tehlikeli olması durumlarında dava, yetkili mahkemeden alınarak bu anlamda yetkili olmayan bir mahkemeye verilebilir. Dava nakli için diğer bir sebep kamu güvenliğidir. Davanın yer itibarıyle yetkili mahkemede yapılması kamu güvenliği için büyük zarar ve tehlike yaratacak olması durumunda örneğin orada sanığın can güvenliğinin tehlikeye gireceği anlaşılırsa davanın nakli gerekecektir.

YETKİLİ OLMAYAN HAKİM VEYA MAHKEMENİN İŞLEMLERİ

Yetkisiz hakimin, kendisinin yetkili olduğunu düşünerek yaptığı kimi işlemler itibarıyle, esasen yetkisi olmadığı anlaşılır ve yetkili hakim tarafından tekrar yapılması olanaklı bulunursa bunlar geçerli olmayabilir. Yine de gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yaptığı işlemler geçerli sayılmalıdır.

GECİKMESİNDE SAKINCA BULUNAN HALLERDE YAPILAN İŞLEMLER

Yer itibarıyle yetkili olmayan yargıç veya mahkemenin işlemleri, yetkili yargıç veya mahkeme tarafından sadece yetkisizlik nedeniyle hükümsüz sayılamayacaktır.

HAKİMİN DAVAYA BAKMAMASI VE REDDİ

Adil yargılanma hakkı tarafsız bir mahkemede yargılanmayı gerektirir. Mahkemenin tarafsızlığı, davanın çözümünü etkileyecek bir önyargı yokluğu ve özellikle de mahkemenin veya mahkeme üyelerinden bazılarının taraflar karşısında, onların leh ve aleyhinde bir duyguya, ya da çıkara sahip olmamasını ifade eder.

YARGILAMAYA KATILAMAYACAK HAKİM

Adil yargılanma hakkı içinde yer alan tarafsız bir yargıç veya mahkemece yargılanma hakkı, yukarıda belirtildiği gibi nesnel tarafsızlığı zorunlu kılar. Nesnel tarafsızlık konusunda mahkemenin verdiği görünümüne bakmak gerekecektir. Mahkemelerin ceza yargılamasında vatandaşa verdiği güven burada önem taşımaktadır.

HAKİMİN REDDİ SEBEPLERİ VE RED İSTEMİNDE BULUNABİLECEKLER, SÜRELER VE RET İSTEME USULU

Yargıcın davaya bakmaktan yasaklı olduğu haller ve tarafsızlığı konusunda şüphe yaratacak diğer nedenlerle reddinin istenebilmesi kabul edilmiş, böylece taraflar yönünden güvence sağlanması amaçlanmıştır. Yargıcın davaya bakmaktan yasaklı olduğu sayılan hallerde ret istemleri yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Oysa yasa, tarafsızlığı konusunda kuşku yaratan nedenlerden dolayı yargıcın reddi için zaman bakımından sınırlama getirmiştir.

Ret istemi, mahkemeye dilekçe vermek veya tutanak yazıcısına konu ile ilgili sözlü başvuruda bulunmak ve onun tutanak düzenlemesini sağlamak suretiyle yapılacaktır. Ret isteminde bulunabilecekler CMK md. 24/2 gösterilmiştir. Beyan açık ve koşulsuz olacaktır. Duruşmada sözlü olarak beyanda bulunmak suretiyle yargıcın reddi istenebilir. Ret istemi duruşma tutanağına geçirildiğinde, usulüne uygun biçimde ret isteminde bulunulmuş olur.

HAKİMİN REDDİNE KARAR VERECEK MAHKEME

CMK 27.md ye göre belirlenir. Hakimin mensup olduğu mahkemece karar verilir. Reddi istenen hâkim asliye ceza mahkemesine mensup ise bu mahkemenin yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesine, ağır ceza mahkemesine mensup ise o yerde ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için (1) numaralı daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir. Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi istemi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairesince karar verilir.

RED İSTEMİ ÜZERİNE VERİLECEK KARARLAR VE BAŞVURULACAK KANUN YOLLARI

Reddin kabulüne ilişkin kararlar kesin olduğundan bu kararlara karşı herhangi bir kanun yoluna başvurulamaz.

REDDİ İSTENEN HAKİMİN YAPABİLECEĞİ İŞLEMLER

Yargıcın reddi istemi CMK 22’nci maddede yazılı görevi yerine getiremeyeceği yasaklılık hallerinden birine dayandığı takdirde, istem kovuşturma evresi öncesinde veya sırasında ileri sürülmüş olsa da yargıç, kesinlikle hiçbir işlem yapamayacaktır. CMK 25. maddede belirtilen ve yargıcın tarafsızlığı konusunda kuşku yaratan diğer nedenlerle reddi halinde yapılabileceği işlemler madde 29 da belirtilmiştir.

HAKİMİN ÇEKİLMESİ VE İNCELEME MERCİİ

Yargıç, hakkında bir istem bulunmasa da, reddini gerektiren nedenleri kendisi açıklayıp yargılama görevini yapmaktan veya davaya bakmaktan çekindiğini bildirebilir. Ret sebeplerine göre maddede iki hal söz konusu edilmektedir;

1)Yasaklılığı gerektiren nedenler (CMK 22) varsa yargıç bunları belirterek çekindiğini bildirecektir. Bu durumda mercii herhangi bir inceleme, değerlendirme ve karar almadan başka bir hakim ya da mahkemeyi görevlendirecektir. Çünkü bu yasaklılık nedenleri tartışmayı ve değerlendirilmeyi gerektirmeyecek kadar açıktır.

2)Hakim, tarafsızlığını şüpheye düşüren sebepleri (CMK 25) ileri sürerek çekindiğinde bu defa merci bunları değerlendirip karar verecektir. Ancak ikinci haldeki çekinme, yargıcın kişisel takdiri içinde olmadığından kendiliğinden sonuç doğurmaz.

RET İSTEMİNİN GERİ ÇEVRİLMESİ

Mahkeme, kovuşturma aşamasında ileri sürülen yargıcın reddi istemini, aşağıdaki hallerde geri çevirir :

1)Ret isteği zamanında yapılmışsa
2)Ret sebebi veya delil gösterilmişse
3)Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyor ise

KARARLARIN VERİLMESİ USULÜ

Yargıçların yargılama sırasında verdiği emirlere veya uyguladığı tedbirlere karar, davayı bitiren kararlarına da hüküm denir.Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme kararlarının bir kısmı ara karar niteliğinde oldukları halde beraat, mahkumiyet, davanın reddi, adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı ve ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlar hüküm niteliğinde son kararlardır.İtirazların konusu, hüküm değil karardır.

KARARLARIN GEREKÇELİ OLMASI

Mahkemelerin her türlü kararları ve karşı oyların gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe hükmün esaslı unsurlarından biridir.Gerekçe hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak denetime imkân verecek şekilde açıklamasıdır.Yasal, yeterli geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açar.

KARARLARIN AÇIKLANMASI VE TEBLİĞ

Yargılama işlemlerinden bazılarının ve hükmün ise tümünün ilgililere bildirilmesi gerekir.Bildirim, ilgilinin öğrenmesini sağlamasını ifade eder.Bildirmede ilke,ilgilinin bildirilmek istenen durumu öğrenmesi olduğu gibi, bildirme sonucunda yasa tarafından öngörülen veya yargıç tarafından verilen sürelerin başlamasını sağlamaktır.

SÜRELERİN HESAPLANMASI

Süre, bir işlemin yapılması bakımından gerek yasanın gerekse hakimin taraflara verdiği zamanı ifade eder.Ceza muhakemesinde süreler şekil şartlarındandır. 1)İşlemin yapılması bakımından süreler:Yasada belirli bir işlemlerin belli bir sürede yapılması için öngörülen sürelerdir. Bunlar :

a)Hak düşürücü süreler
b)Koruyucu süreler
c)Düzenleyici süreler
2)Süreyi belirleyen bakımından süreler
a)Yasal süreler
b)Takdiri süreler
3)Eski hale getirmeye elverişli süreler
Yasada öngörülen süreler ancak şu hallerde uzayabilir:
Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü yani tatilin bittiği günün ertesi günü sona erecektir. Adli tatil nedeniyle süreler uzayabilir. Kendisine süre verilen kimsenin yerleşim yeri işlem yapacağı yerden uzaksa gerekçeli bir şekilde süre uzayabilir.

ESKİ HALE GETİRME DİLEKÇESİ, DİLEKÇE ÜZERİNE VERİLECEK KARAR

Ceza yargılamasında ilgilinin kusuru olmaksızın, iradesi dışında meydana gelen sonucun meydana gelmemiş sayılarak değişiklik öncesindeki duruma dönülmesine eski hale getirme denir.Bunun iki çeşidi vardır :

1)Yasada öngörülen hak düşürücü bir sürenin geçirilmiştir, eski hale getirme ile geçirilmemiş sayılır.Bu durumunda eski hale getirme kurumundan yararlanılabilmesi için üç şartın birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Bunlar:

a)Öngörülen hak düşürücü sürenin geçirilmesinde ilgilinin kastının, ihmalinin veya taksirinin olmaması bir başka değişle kusurunun bulunmaması gereklidir.İlgilinin mücbir nedenler, yani dıştan gelen , ilgilinin bilinç ve iradesinin sonucu olmayan ve kişinin karşı koyamayacağı ve önlenemeyeceği bir kuvvetin etkisiyle veya kişinin sakınması olanağı bulunmayan kaza, rastlantı, maddi zorlama gibi olaylar sonucu süreye uyulmamış olmalıdır.

b) Eski hale getirme talebi bir dilekçe ile engelin kalkmasından itibaren yedi günlük hak düşürümü süresi içinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye yapılmalıdır.Bu dilekçede süreye uymamanın sebepleri ve delilleri gösterilecektir.

c)Dilekçenin verildiği anda usule ilişkin yapılamayan işlemler yerine getirilmelidir. Eski hale getirme isteminin kabulü hakkındaki karar kesindir. Ret kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir.

TANIKLIK

Tanıklık, kamu yararının ağırlık taşıdığı toplumsal bir görev olup kişiler bu görevi yerine getirebilir.Tanığın yaptığı görev kamu görevidir.Tanık yargılamanın tarafı olmayan ve beş duyusu ile elde ettiği bilgileri adli bir mercii önünde açıklayan kişidir.Tanık beyanı, olay hakkındaki bilgilerini sözle anlatmasıdır.Tanıkların beş duyusu ile elde ettiği bilgilerden kendilerine göre çıkardığı sonuçlar şeklindeki sübjektif izlenimleri tanık beyanına dahil olmayacaktır.

ÇAĞRIYA UYMAYAN TANIKLAR

İlke olarak çağrı kağıdı ile çağrılan tanıklar gelmek zorundadırlar. Usulüne uygun olarak çağrılmış tanık gelmediğinde zorla getirilmesine karar verilecektir.

TANIKLIKTAN ÇEKİNME

“Nemo Tenetur” ilkesi olarak adlandırılan ve hiç kimsenin kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağını öngören Anayasa ve AİHS’de düzenlenen en temel insan haklarından birisini oluşturan suçsuzluk karinesinin tamamlayıcı unsurudur. Tanık, bildiklerini söylemek, doğru olarak bildirmek zorunda olmakla beraber, kendisinin veya bir yakının cezalandırılması sonucuna götürecek zorunluluk, tanığı yalan beyana zorlama ve aile bireylerinin karşı karşıya getirilmesi anlamını taşıyacaktır.

TANIKLIKTAN ÇEKİNME SEBEBİNİN BİLDİRİLMESİ

Mahkeme başkanının, yargıç veya Cumhuriyet savcısının, gerekli gördüğünde tanığı, çekinmesinin nedenlerini bildirmeye davet etmeleri ve nedenler hakkında yemin de verebilmeleri hususunu düzenleyen madde istem üzerine bildirmeyi öngörmüştür.

YEMİN VERİLMEYEN TANIKLAR

Tanıkların yükümlülükleri vardır.Çağrıya uyarak tanıklık için istenen yerde hazır olmak, beyana davet edildiğinde bildiklerini söylemek ve ifade alacak ya da dinleyecek makamın vereceği yemini yapmak. Yemin etme yükümlülüğü, niteliği, konusu ile amacı itibarıyle kamu düzeni ile ilgilidir. Kamusal düzenle ilgili ve bir kamusal görev olması itibarıyle kamu düzeni ile ilgilidir.

TANIKLARIN DİNLENİLMESİ

Tanıklar, dava konusu olay hakkında bildiklerini doğru ve eksiksiz anlatmakla yükümlü olduklarından, bunun gerçekleşmesi için tanıkların biribirini etkilememeleri ve yönlendirmemeleri maksadıyla ve birbirinden etkilenmemeleri için her tanığın ayrı ayrı ve sonradan dinlenecek tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenmesi gerekir.

BİLİRKİŞİ RAPORU, UZMAN MÜTALAASI

Rapor, bilirkişilerin yaptıkları işlemleri, vardıkları sonuçları içerecek, incelemelerin bizzat bilirkişilerce yapıldığını ifade edecektir.

GÖZLEM ALTINA ALINMA

Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.

YAKALAMA

Yakalama; kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik halen var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser , emare, delil bulunan kişinin gözaltına alma veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce yargıç kararı olmaksızın özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasını ifade eder.

Yakalama, suç işleme şüphesi veya suçun işlenmeye devamının önlenmesi veya kaçmayı önlemek şeklinde ki nedenlerden birinin varlığı durumunda ilgili kişinin yetkili makamlar önüne çıkarılması amacıyla uygulanan bir tedbirdir. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde yargıç kararıyla tutuklanabilir.

Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde yargıç önüne çıkarılır. Yakalama yetkisi, ilke olarak C. Savcısı, kolluk amir ve memurlarınındır.

GÖZALTI

Gözaltına alma; kanunun verdiği yetkiye göre yakalanan kişinin, hakkında ki işlemlerin tamamlanması amacıyla, adli mercilere teslimine veya serbest bırakılmasına kadar kanuni süre içerisinde sağlığına zarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanıp alıkonulmasını ifade eder.

İlgili kimse, “gözaltına alınma nedenleri” ile kendisine “yüklenilen suç hakkında” “anlayabileceği bir dilde” “derhal “ bilgilendirilme hakkına sahiptir. Gözaltına alma kararının C. Savcısı tarafından verilmesi zorunlu olup CMK 161/3’ üncü maddesi uyarınca, C. Savcısı gözaltına alma kararını adli kolluk görevlilerine yazılı ve acele hallerde ise sözlü olarak verir.

GÖZALTI İŞLEMLERİNİN DENETİMİ

AİHM, bir kimsenin gözaltında tutulmasının sözleşmesinin 5. Maddesinin birinci fıkrası bakımından şartlarına uygun olabilmesi için, gözaltında tutulanların tutulma tarihi, zaman ve yeri, ayrıca gözaltı sebepleri ve gözaltına alan kişilerin adları ile ilgili gerçeği uygun verilerin kayda geçirilmesi gerektiğini aramakta, gözaltında tutulan bir kimsenin belli bir zamanda nerede olduğunu tespit etmeyi sağlayan kayıtların tutulmamasını kabul edilemez olduğunu vurgulamaktadır.

YAKALANAN KİŞİNİN MAHKEMEYE GÖRÜTÜLMESİ

Hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç 24 saat içinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılır.

YAKALAMA TUTANAĞI

Her soruşturma işlemini tutanağa bağlanması zorunlu olduğu için temelde bir soruşturma işlemi olan yakalama işleminin de tutanağa bağlanması gereklidir.

YAKALAMA EMRİ VE NEDENLERİ

Yargıca yakalama emri düzenleme yetkisi verilmiştir.

TUTUKLAMA

Tutuklama, ceza olmayıp delillerin karartılması, şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek üzere zorunlu nedenle uygulanabilen bir önlemdir ve zorunluluğun gerektiği ölçüde kullanılmalıdır. Orantılılık ilkesi de bunu gerektirmektedir. Hakim tüm unsurları değerlendirerek tutuklamaya karar verebileceği gibi, serbest bırakma kararı da verebilir. Tutuklama, bir mahkeme veya hakim kararıyla yasalarda öngörülen koşulların gerçekleşmesi durumunda kişinin henüz suçluluğu hakkında kesin hüküm verilmeden evvel özgürlüğünün kısıtlanmasıdır.

TUTUKLAMA KARARI

Kovuşturma evresinde, tutuklamaya C. Savcısının istemi üzerine yargıç veya mahkeme karar verecektir. Mahkeme kendiliğinden de tutuklamaya karar verebilecek ve C. Savcısının istemini beklemeyebileceği gibi, isteğinin aksine de karar verebilecektir. Mahkeme bakmakta olduğu davada tutukluluk durumunu her zaman, kendiliğinden gözetebileceği gibi tutuklama isteyen C. Savcısının istemini de değerlendirerek sonuca bağlayacaktır. Tutuklama açısından göz önüne alınması gereken önemli temel ilke, sanığın tutuklanmasına veya tutukluluğunun devamına ilişkin duruşmanın açık olarak yapılması ve savunmanın görüşünün mutlaka alınması zorunluluğudur. Tutuklama kararının verilebilmesi için şüpheli veya sanığın, kendileri tarafından atanmış müdafileri yoksa, yetkili mercii adı geçenlere bir avukatın yardımından yararlanması gerektiğini hatırlatacak ve baro tarafından seçilmiş bir avukat tutuklama duruşmasında mutlaka hazır bulundurulacaktır. Tutuklama kararı, şüpheli veya sanığın tutuklanması için, tutuklama kararı veren makamın verdiği karardır. Kararda, şüpheli veya sanığın bilinen açık kimliği yüklenilen ve suç teşkil ettiği bildirilen eylem , tutuklamanın hukuki ve fiili nedenleri ile gerekçeleri gösterilmelidir.

TUTUKLULUKTA GEÇECEK SÜRE

Soruşturma aşamasında tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesi alanına girmeyen suçlarda altı ayı; ağır ceza mahkemesi alanına giren suçlarda ise bir yılı geçemeyecektir. Devlete karşı işlenen suçlarla, terörle mücadele yasası kapsamında ki suçlarda ise tutukluluk süresi en fazla bir yıl altı ay olacak ve altı aylığını bir kez uzatılabilecektir.

CUMHURİYET SAVCISININ TUTUKLAMA KARARININ GERİ ALINMASINI İSTEMESİ

Soruşturma evresinde C. Savcısının istemi ile tutuklama kararı verilmiş olan şüpheli için bu kararın adli kontrol tedbirine çevrilmesi olanağı vardır.

ŞÜPHELİ VEYA SANIĞIN TAHLİYE TALEPLERİ

Şüpheli veya sanık, tutuklandıktan sonra salıverilmelerini her zaman istemek hakkına sahiptirler. Tutuklanan kişi, özgürlüğü kısıtlama işleminin yasaya uygun olarak yapılıp yapılmadığını kısa sürede bir mahkemeye inceletmek; aykırılık durumunda salıverilmesini istemek hakkına sahiptir. Şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamına veya salıverilmesine yargıç veya mahkemece karar verilir.

TUTUKLULUĞUN İNCELENMESİ

Soruşturma evresinde, şüpheli veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza yargıcı, şüphelinin tutuk evinde bulunduğu süre içinde otuzar günlük süre itibarıyle tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmediğini inceleyecek ve bu hususta karar verecektir. Kovuşturma evresinde ise, her oturumda bu hususta, istem üzerine veya re’sen karar verilebilecektir.

TEDBİRLERE UYMAMA

Hakkında adli kontrol kararı verilen şüpheli ya da sanık, CMK 109. Maddede sayılan tedbirlere bilerek uymazsa hemen tutuklanacağı ifade olunmaktadır. Karar verebilecek mercii, tutuklama kararını verebilecek olan hakimdir. Mahkemede ise davayı görmekte olan mahkemedir.

ZORLA GETİRME

Zorla getirme kararı; usulüne uygun olarak mahkemeye davet edilen kişilerin herhangi bir geçerli mazeret göstermeksizin gelmemeleri halinde zorla getirilme yetkisini veren karardır. Önce çağrı kağıdı ile çağırma, davete uyulmazsa zorla getirilme yolunun uygulanması her zaman geçerli olmaz.

Zorla getirme kararında, şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğu kendisi ile ilgili suçu, gerekiyorsa eşgali belirlenecek ve asıl önemlisi, zorla getirilmesine neden olan hususlar belirtilecektir. Zorla getirme belirli ölçüde zor kullanmayı gerektirebileceğinden geçerli olduğu sürenin belirlenmesi özgürlüklerin korunması yönünden önemli olduğundan usulüne uygun olarak düzenlenmiş zorla getirme kararıyla çağrılan şüpheli veya sanık derhal; olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmi dört saat içinde çağıran yargıcın veya mahkemenin ya da bunu isteyen Cumhuriyet Savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.

KANUNİ TEMSİLCİ VEYA EŞİN DURUŞMADA HAZIR BULUNMASI

SSÇ,’nin kanuni temsilcisine duruşma günü ve saatinin bildirilmesi zorunludur. Bu bir tebligatla sağlanacaktır.

KAMU DAVASINI AÇMA GÖREVİ

Kamu davasını açma görevi, doğrudan doğruya Cumhuriyet Savcısına verilmiştir. Soruşturma evresinin sona ermesi kararından sonra Cumhuriyet Savcısının bir iddianame ile kamu davasını açması kabul edilmiştir. Toplanan delil, iz, eser ve emareler, Cumhuriyet Savcısının değerlendirmesine göre, kamu davasının açılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlilikte ise Cumhuriyet Savcısı kamu davasını açmak için iddianame düzenleyecektir.

KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Cumhuriyet Savcısı toplanan delil, iz, eser ve emarelerin şüphelinin suç faili olduğu hakkında ki şüpheyi haklı kıldığı veya kılmadığı hususunda bir kanat getirdiğinde, soruşturmaya son verildiğine karar verir ve bu husus dosyasına kaydedilir.

İDDİANAMENİN İADESİ

Kamu davası, iddianamenin kabulüyle birlikte açılmış ve kovuşturma evresine başlanmış olur. Mahkeme, iddianamenin kabulü sırasında karar verirken CMK 170. Maddesinde düzenlenen unsurları içerip içermediğini araştıracaktır.

İDDİANAMENİN KABULÜ VE DURUŞMA HAZIRLIĞI

İddianameyi kabul eden mahkeme davayı esasa kaydeder. İddianamenin iadesi sebepleri var ise iddianamenin iadesine karar vererek esasını kapatır. İddianamenin iadesi sebepleri yok ise iddianamenin kabulüne karar verir, tensip kararını gerektirdiği diğer hususları karara bağlar ve duruşma gününü belirler. İddianamenin kabulü kararıyla yargılamanın kovuşturma aşaması başlamakta, hakkında soruşturma yapılan ve bu aşamaya kadar şüpheli olarak adlandırılan kişide sanık sıfatını almaktadır.

Çalışma Alanlarımız​

bosanma-avukatı
Boşanma Hukuku

Boşanma Avukatı olarak. Anne, baba ve çocuğu ilgilendiren tüm hukuki durumların incelendiği hukuk dalıdır. Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmiştir.Devamı için...

icra-hukuku
İcra İflas Hukuku

Borçlunun, borcunu ödemediği takdirde alacaklının söz konusu alacağına kavuşması için başvurabileceği hukuki yolları düzenler.Devamı için...

gayrimenkulavukatı
Gayrimenkul Hukuku

Tarafların aralarında yaptıkları sözleşmelere uygulanacak genel hükümler ve özel olarak her çeşit sözleşmeler incelenir.Devamı için...