Medeni Hukuku

MEDENİ HUKUK

MEDENİ HUKUKUN TANIMI VE ANLAMI

Medeni hukukun ve davalarının ne olduğunun bilinmesi açısından öncelikle Medeni hukukun tanımını yapmak ve daha sonra Medeni hukukun anlamını açıklamak gerekir.

TANIMI

Medeni hukuk, gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay kararlarında, kişilerin doğumu öncesinden başlayarak ölümü sonrasını da içerecek şekilde gerek kişi gerekse malvarlığı ile ilgili bireysel ve toplumsal ilişkilerini düzenleyen bir özel hukuk dalı olarak tanımlanmaktadır.

ANLAMI

Medeni hukuk ihtilaflarında davaya hangi pozitif kuralın uygulanmasına medeni hukukun maddi anlamı denir. Medeni hukuk ihtilaflarında davanın hangi usule göre çözümleneceğinin gösterilmesine de medeni hukukun şekli anlamı denir.

MEDENİ HUKUKUN KURUMLARI

Medeni Hukuk, kişilerin doğumu öncesinden başlayarak ölümü sonrasını da içerecek şekilde gerek kişi gerekse malvarlığı ile ilgili bireysel ve toplumsal ilişkilerini düzenlerken belirli kurumlardan yararlanır. Başka bir anlatımla Medeni Hukuk sosyal hayatı düzenlerken belirli sosyal ilişkileri belirli kurumları ile yaşama geçirir.

MEDENİ HUKUKUN YAPTIRIMLARI

Medeni Hukuk, kişilerin doğumu öncesinden başlayarak ölümü sonrasını da içerecek şekilde, gerek kişi, gerekse malvarlığı ile ilgili bireysel ve toplumsal ilişkilerini düzenler. Bu düzenlemelerin ihlali halinde maddi yaptırım gücüne de sahiptir. Medeni Hukukun yaptırımları konusu aşağıda incelenmiş ve genel bilgilere yer verilmiştir.

YOKLUK

Medeni Hukuka ilişkin işlemlerin kurucu unsurlarında bir eksiklik bulunuyorsa o işlem kurulmamış,doğmamış, yapılmamış ve varlık kazanmamış olduğundan yok sayılır. Yoktan var olmayacağından, yok işlem hukuk düzeninde hiçbir hüküm ve sonuç doğurmaz. Yok işlemden önce hangi hukuki durumda ise aynı durumda kalmaya devam eder. Tarafların iyi niyetli olmaları ya da kanunu bilmemelerinin bir önemi ya da etkisi yoktur.

Hukuki işlemin yokluğu herkes tarafından herkese karşı her zaman ileri sürülebilir. Yok işlem hukuk düzeninde hiçbir hüküm ve sonuç doğurmadığından hükümsüzlük için bir dava açılmasına gerek yoktur. İstenmesi halinde yokluk, menfaati olan kişi tarafından ancak bir tespit davasına konu yapabilir.

BUTLAN

Hükümsüzlüğün Sözlük anlamına bakıldığında batıl sözcüğü; doğru ve haklı olmayan, çürük, temelsiz, asılsız, geçersiz anlamlarını içermektedir. Buna karşılık butlan sözcüğü ise batıl olma durumunu, geçersizlik, hükümsüzlük, yanlışlık, haksızlık anlamına gelmektedir. Bir hukuki işlemin kurucu unsurları tamam olmakla birlikte geçerlilik şartları tamam değilse sakat doğmuş sayılır. Sakatlık bir hükümsüzlük ifadesidir. Hükümsüzlük sakatlığa bağlı olarak hukuk düzeninde farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Butlan üç şekilde ortaya çıkmaktadır;

Mutlak Butlan
Nispi Butlan
Askıda Hükümsüzlük

MUTLAK BUTLAN

Bir hukuki işlemin kurucu unsurları tamam olmakla birlikte geçerlilik şartları tamam değilse hükümsüzlükten söz edilmektedir. Hukuki işlemin geçerlilik şartları kamu düzenini etkileyecek boyutta ise mutlak hükümsüzlük söz konusudur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda mutlak hükümsüzlük, mutlak butlan olarak ifade edilmiştir. Aşağıda hukuki işlemin kurucu unsurları tamam olmakla birlikte geçerlilik şartlarında mutlak hükümsüzlüğü gerektirecek düzeyde başlıca sakatlıklar gösterilmiştir.

işlemi yapan kimsenin ehliyetsizliği,
İşlem için aranan şekle uyulmaması,
işlemin muvazaalı olması,
İşlemin konusunun emredici hukuk kurallarına aykırı olması,
İşlemin konusunun kamu düzenine aykırı olması,
İşlemin konusunun genel ahlaka aykırı olması
İşlemin konusunun imkansız olması,
İşlemin konusunun kişilik haklarına aykırı olması.

Kural olarak mutlak butlan için dava açılması gerekli değildir. Mutlak butlan hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınır. Mutlak butlana konu olan işlem kurulduğu andan itibaren kural olarak batıl olup bu işlemin sonradan hukuka uygun hale getirilmesi mümkün değildir. Mutlak butlan genel olarak her zaman ve ilgili olan herkes tarafından ileri sürülebilir.

Mutlak Butlan aile hukukunda farklı hukuki sonuçlar doğurmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 145 hükmüne göre aşağıda ki hallerde evlenme mutlak butlanla batıldır;

Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,
Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,
Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,
Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması.

Mutlak butlan davası, Cumhuriyet savcısı tarafından re’sen açılabileceği gibi ilgisi olan herkes tarafından da açılabilir. Temyiz kudretinin gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileşmiş olması durumlarında mutlak butlan davasını yalnız temyiz kudretini sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş açabilir. Evliyken yeniden evlenen bir kimsenin önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce sona ermişse ve ikinci evlenmede diğer eş iyiniyetli ise, bu evlenmenin butlanına karar verilmez. Kadının iddet müddeti bitmeden evlenmesi, evlenmenin butlanını gerektirmez. Evlendirmeye yetkili memur önünde yapılmış olan bir evliliğin kanunun diğer şekil kurallarına uyulmaması sebebiyle butlanına karar verilemez. Batıl bir evlilik ancak hakimin kararıyla sona erer. Mutlak butlan halinde dahi evlenme, hakimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur Mahkemece butlanına karar bir evlilikten doğan çocuklar, ana ve baba iyiniyetli olmasalar bile evlilik içinde doğmuş sayılırlar. Evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan eş bu evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu korur. Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder. Mutlak hükümsüzlük miras hukukunda da farklı hukuki sonuçlara yol açmaktadır.

Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir;

Tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,

Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise,
Tasarruf kanununda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.
İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamını veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir.İptal davası, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine, eşlerine veya hısımlarına kazandırma yapılanların tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa dayandığı takdirde tasarrufun tamamı değil, yalnız bu kazandırmalar iptal edilir. İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer. Butlan , def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.

TAZMİNAT

MADDİ TAZMİNAT

Medeni hukuk kuralını ihlal eden kişi zarar görenin malvarlığında zarar görenin iradesi dışında oluşan eksilmeyi aynen ve ya nakden ödemek yükümlülüğündedir.

MANEVİ TAZMİNAT

Medeni hukuk kuralını ihlal eden kişi zarar gören kişinin kişilik haklarında zarar görenin iradesi dışında oluşan eksilme sebebiyle onun üzüntü, acı ve acılarını dindirmek için nakden ödeme yapma yükümlülüğündedir. Manevi tazminat irat şeklinde değil sermaye şeklinde ödenir.

MEDENİ HUKUK İHTİLAFLARINDAN DOĞAN BAZI DAVALAR

KİŞİLİK HAKLADININ KORUNMASI DAVALARI

Kişilik hakları saldırıya uğrayan kişi dava açarak mahkemeden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin saldırıda bulunanlara karşı korunmasını hangi yollardan isteyebileceği TMK. M. 25 hükmünde gösterilmiştir. Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılanın gerçek kişi ya da tüzel kişi olması önemli değildir. Başka bir deyişle tüzel kişiler de korunma için dava açabilir.

SALDIRIYI ÖNLEME DAVASI

Kişiliğe hukuka aykırı olarak saldırı olacağı yönünde ciddi ve yakın belirtiler varsa saldırı oluşmadan önce önlenmesi için önleme davası açılabilir. Hakim ciddi ve yakın tehlikenin davacı tarafından kanıtlanması durumunda davalının saldırıdan kaçınmasına karar vermelidir. Davalının kusuru aranmayacaktır.

SALDIRI TEHLİKESİNİ SONLANDIRMA / DURDURMA DAVASI

Sürmekte olan kişiliğe hukuka aykırı saldırıya son verilmesi için durdurma davası açılabilir. Bu dava saldırı süresince açılabilir. Başka bir anlatımla hak düşürücü süre veya zamanaşımı yoktur. Hukuka aykırı saldırının davacı tarafından kanıtlanması durumunda davalının saldırıya son vermesine karar vermelidir. Davalının kusuru aranmayacaktır.

SALDIRININ HUKUKA AYKIRILIĞINI TESPİT DAVASI

Sona erdiği halde etkisi sürmekte olan saldırıya karşı tespit davası açılabilir. Hakim saldırının hiçbir etkisinin kalmadığını belirlemişse davayı reddetmeli aksi halde saldırının hukuka aykırılığının tespitine karar vermelidir. Davalının kusuru aranmayacaktır.

KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRIDAN DOĞAN ZARARLARI GİDERME DAVALARI
MADDİ TAZMİNAT DAVASI

Maddi tazminatın özel olarak düzenlendiği durumlarda özel hükümler aksi halde haksız fiil sorumluluğuna ilişkin genel hükümler ya da borca aykırılık hükümlerine göre uygulanacaktır. Kişiliğe saldırı nedeniyle maddi tazminat istenebilmesi için; saldırının hukuka aykırı olmalı, bundan dolayı Maddi zarar doğmalı, Saldırı ile maddi zarar arasında nedensellik bağı ile Zarar verenin kusuru ya da hakkaniyet sorumluluğu veya objektif sorumluluk durumu gerçekleşmiş olmalıdır.

MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

Manevi tazminat özel olarak düzenlendiği durumlarda özel hükümlere aksi halde BK. m. 49 genel hükmüne göre verilecektir. Manevi tazminat hukuka aykırı saldırıdan dolayı bedensel ve ruhsal acılara uğrayan kişinin oluşan acı, elem ve ııdırabının kısmen de olsa karşılanması amacıyla kendisine bir miktar tutarın ödenmesidir. Amaç saldırıya uğrayanın ruhsal düzenini dengelemek, yaşama bağlılığını sürdürebilmek ve bir tatmin duygusunu verebilmektir. Kişiliğe saldırı nedeniyle manevi tazminat istenebilmesi için; saldırının hukuka aykırı olmalı, bundan dolayı manevi zarar doğmalı, saldırı ile manevi zarar arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.

ADIN DEĞİŞTİRİLMESİ İLE İLGİLİ DAVALAR

ADIN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI

TMK 27. Madde hükmünde yer alan ad değiştirme öz ad ile soy adını kapsamaktadır. Bu nedenle takma ad ile lakabın değiştirilmesi haklı sebebe bağlı değildir. Buna karşılık gerek öz adın gerekse soyadının değiştirilmesi ancak haklı sebeplerin bulunması halinde mümkündür. Haklı bir sebep bulunmadan kimsenin gerek öz adını gerekse soyadını değiştirmesi mümkün değildir. Adın değiştirilmesi aynı zamanda yeni ad koymayı da içermektedir. Dolayısıyla velayet hakkına sahip olmayan ve kendisi ile soy bağı kurulu bulunan genetik ana ya da babaya da çocuğun adının değiştirilmesi davasında husumet yöneltilmesi gerekir. Kayıtlı düzeltme davaları Cumhuriyet savcısı ve nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır.

ADIN DEĞİŞTİRİLMESİNE İTİRAZ DAVASI

Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse değiştirme kararının kaldırılmasına karşı dava açabilir.Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından görevli asliye hukuk mahkemesinde açıldığından değiştirme kararının kaldırılması davası da asliye hukuk mahkemesinde açılacak bir dava ile istenebilir. Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davası ad değişiminden zarar gördüğü için düzeltmeyi isteyen kişiler tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Adın itiraz sonucu değiştirildiği ilan olunur. Adın itiraz sonucu değiştirildiği de nüfus siciline kayıt olunur. Nüfus kayıtları değişiklik öncesine dönüştürülür. Adın itiraz sonucu değişmesiyle kişisel durumda değişiklik meydana gelmez.

GAİPLİK KARARI

Türk hukukunda kişilik, ölümle veya gaiplik kararı ile ortadan kalkar. Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. İlgilinin gaipliğine karar verilmesi halinde kullanabileceği ölüme bağlı bir hak bulunmayan kişi ya da kurumun aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Gaiplik davası hakları ölüme bağlı olanlara husumet yöneltilmeden görülen bir davadır.

Gaiplik kararının istenebilmesi için, ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekir. Mahkeme, gaipliğine karar verilecek kişi hakkında bilgisi bulunan kimseleri, belirli bir sürede bilgi vermeleri için usulüne göre yapılan ilanla çağırır. Bu süre, ilk ilanın yapıldığı günden başlayarak en az altı aydır. Gaipliğine karar verilecek kişi ilan süresi dolmadan ortaya çıkar veya kendisinden haber alınırsa ya da öldüğü tarih tespit edilirse gaiplik istemi düşer. İlandan sonuç alınamazsa mahkeme gaipliğe karar verir ve ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır. Gaiplik kararı ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğurur.

Yetkili mahkeme, kişinin Türkiye’de ki son yerleşim yeri; eğer Türkiye’de hiç yerleşmemişse nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer; böyle bir kayıtta yoksa anasının veya babasının kayıtlı olduğu yer mahkemesidir. Gaiplik kararı, hakimin bildirmesi üzerine ölüm kütüğüne kaydolunur. Gaiplik kararı verilmesi davası hakları ölüme bağlı olanlara husumet yöneltilmeden görülen dava ise de gaiplik kararının kaldırılması davasında husumetin, gaiplik kararını almış olanların yanında hakları ölüme bağlı olanların tamamına yöneltilmesi gerekir.

CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ DAVALAR

Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse önce başvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini ister. Sonra mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.

CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİNE İZİN DAVASI

Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Mahkemece izin verilmesi için aşağıda ki şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.

Talep eden on sekiz yaşını ikmal etmelidir,
Evli olmamalıdır,
Transseksüel yapıda olmalıdır,
Değişiklik ruh sağlığı açısından zorunlu olmalıdır,
Talep eden üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunmalıdır,
Cinsiyet değişikliği zorunluluğu ve üreme yeteneğinden sürekli yoksunluk uzmanlardan oluşan bir resmi sağlık kurumu raporuyla belgelenmelidir.

Yargıtay bu davalarda adli sicil kaydı istenerek davacının aranılan şahıslardan olup olmadığının araştırılmasını da istemektedir.

CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİNDE İZİN SONUCU NÜFUS SİCİLİNDE DÜZELTME DAVASI

Verilen izne bağlı olarak amaç ve tıbbi yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmi sağlık kurumu raporuyla doğrulanması halinde, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.

AKIL SAĞLIĞI SEBEBİYLE VASİ ATANMASI DAVASI

Akıl sağlığı TMK’da bir kısıtlama sebebi olarak düzenlenmiştir. Akıl hastalığı öncelikle tıbben belirlenmelidir. Akıl hastalığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir. Akıl hastalığının tanıkla ispatlanması mümkün değildir. Akıl hastalığı sebebiyle kısıtlamaya karar verilebilmesi için kısıtlanması istenilen kişinin akıl hastalığının sürekli olması gerekmektedir. Akıl hastalığı sebebiyle kısıtlamaya karar verilebilmesi için akıl hastası kişinin akıl hastalığı sebebiyle işlerini göremez olması durumunda olması yeterlidir. Akıl hastalığı sebebiyle kısıtlamaya karar verilebilmesi için akıl hastası kişinin korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken durumda olması yeterlidir. Akıl hastalığı sebebiyle kısıtlamaya karar verilebilmesi için akıl hastası kişinin başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan durumda olması da yeterlidir. Vasi olarak bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vesayet makamı atar. Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine aittir.

AKIL ZAYIFLIĞI SEBEBİYLE VASİ ATANMASI DAVASI

Akıl zayıflığı ile akıl hastalığı arasında ki fark nitelik değil de nicelik farkıdır. Başka bir anlatımla derece farkıdır. Ancak vesayet bağlamında doğurduğu hukuki sonuçlar aynıdır. Yetkili vesayet makamı tarafından akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilebilir. Vasi olarak bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vesayet makamı atar. Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerinde ki vesayet dairelerine aittir.

AKIL ZAYIFLIĞI SEBEBİYLE GERÇEKLEŞEN VESAYETİN KALDIRILMASI DAVASI (TMK. m. 472-474 )

Kısıtlama sebebi ortadan kaldırılmış ise vesayet makamı tarafından akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanmış olan bu kişi üzerinde ki vesayetin kaldırılmasına karar verilir. Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet ten dolayı kısıtlı bulunan kişi üzerinde ki vesayet, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Diğer kısıtlılar üzerinde ki vesayet yetkili vesayet makamının kararıyla sone erer. Kısıtlı ve ilgililerden her biri, vesayetin kaldırılması isteminde bulunabilir. Akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanmış olan kişi üzerinde ki vesayetin kaldırılmasına karar verebilmesi için vesayet makamı tarafından kısıtlama sebebinin ortadan kalkmış olduğuna ilişkin resmi sağlık kurulu raporu alınmış olmalıdır.

Çalışma Alanlarımız​

Boşanma Hukuku

Boşanma Avukatı olarak. Anne, baba ve çocuğu ilgilendiren tüm hukuki durumların incelendiği hukuk dalıdır. Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmiştir.Devamı için...

İcra İflas Hukuku

Borçlunun, borcunu ödemediği takdirde alacaklının söz konusu alacağına kavuşması için başvurabileceği hukuki yolları düzenler.Devamı için...

Gayrimenkul Hukuku

Tarafların aralarında yaptıkları sözleşmelere uygulanacak genel hükümler ve özel olarak her çeşit sözleşmeler incelenir.Devamı için...