Miras Hukuku

Miras Hukuku

Miras hukuku, miras bırakan dediğimiz kimsenin, ölümü ile sona ermeyen, intikal edebilir hak ve borçlar ile diğer hukuki ilişkilerinin akıbetini düzenleyen kuralların tümüdür. Miras hukuku, yukarıda sözü edilen durumlar yönünden, öleni kimin ikame edeceğini, ona ölüm sebebiyle kimlerin halef olacağını düzenler.

MİRAS

Miras bir kimsenin ölümü ile mirasçılarına geçen özel hukuk ilişkilerinin tümünü ifade eder, yani tereke anlamına gelir.

MİRAS BIRAKAN

Bununla, ölümü ile kendisine ait özel hukuk ilişkilerinin hukuki akıbetinin düzenlendiği kişi ifade edilmektedir. Ölüm sadece insanlar için söz konusu olabildiğinden miras bırakan da sadece gerçek kişi olabilir.

MİRASÇI

Miras bırakanın terekesi üzerinde külli halef sıfatıyla hak sahibi olan kişidir. Mirasçılar mirasa çağrılmaları yani mirasçı olmalarının temelinde yatan sebebe göre yasal ve atanmış mirasçı olmak üzere ikiye ayrılırlar.

TEREKE

Miras bırakanın ölümüyle mirasçılarına geçen özel hukuk ilişkilerinin tümüne özel hukuk terekeleri denir. Ölüm ile birlikte mirasçılara malvarlığı geçeceği için kural olarak tereke malvarlığına eşit bir kavramdır.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUF

Ölüme bağlı tasarruflar iki anlama gelir, bunlardan birisi miras bırakanın ölümünden sonra yerine getirilmesini istediği son arzularıdır. Bunlara maddi anlamda ölüme bağlı tasarruf denir. Bunların en klasik örnekleri mirasçı atanması ve vasiyettir. İkinci anlamı ise miras bırakanın son arzularına ilişkin iradesini açıklarken uyması gereken şekil kurallarıdır. Ki, bunlara da şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar denir.

KÜLLİ HALEFİYET KAVRAMI VE SONUÇLARI

Bir malvarlığının bütün olarak, aktifi ve pasifiyle tek bir işlemle bir kimseden başka bir kimseye geçmesidir. Cüzi halefiyetten farklı olarak, külli halefiyet sadece kanunda belirtilen hallerde söz konusu olabilir.
a- Miras bırakanın külli halefleri, teknik ya da dar anlamda mirasçılarıdır. Bu açıdan mirasçının yasal ya da atanmış olması bir fark yaratmaz. Vasiyet alacaklıları teknik anlamda mirasçı olmadıkları için külli halef değildirler.
b- Miras bırakana ait olan her türlü hak ve zilyetliğin hukuki sonuçları yani terekenin sadece aktifi değil, borçları da mirasçılara geçer.
c- Külli halefiyet prensibinin bir sonucu olarak, terekeye dahil olan ayni haklar, alacak hakları, zilyetlere bağlı sonuçlar ve borçlar bir tek olayla, yani ölüm ile kendiliğinden mirasçılara geçer.
d- Külli halefiyetin diğer bir sonucu da terekenin bir bütün olarak mirasçılara geçmesidir.
e- Birden fazla mirasçının bulunduğu hallerde tereke, yine külli halefiyet prensibine göre, onların oluşturdukları miras ortaklığına geçer.
f- Tereke borçlarından mirasçılar şahsen ve sınırsız sorumludurlar.
g- Birden fazla mirasçı varsa bunlar tereke borçlarından müteselsil olarak sorumludurlar.

CÜZİ HALEFİYET KAVRAMI VE SONUÇLARI

Miras hukukunda, külli halefiyetin yanında istisna olarak cüzi halefiyet de öngörülmüştür. Burada tereke üzerinde tam hak değil de terekeye dahil münferit şeyler üzerinde ki münferit hakların geçişi söz konusudur. Cüzi halefiyet yoluyla tereke üzerinde hak sahibi olan kişiler, vasiyet alacaklılarıdır.

YASAL MİRASÇILIK

Türk hukukunda kanuni mirasçıların ilki miras bırakanın hısımlarıdır. Hısımlarda kendi içlerinde kan hısımları ve miras bırakanın evlatlık ve alt soyu olmak üzere ikiye ayrılır. Yasal mirasçıların ikincisi sağ kalan eştir. Üçüncü tür yasal mirasçıyı da devlet oluşturur. KAN HISIMLARININ YASAL MİRASÇILIĞININ TEMELİ OLAN ZÜMRE SİSTEMİNİN ESASLARI Kimlerin kanuni mirasçı olabileceğinin düzenlenmesinde üç sistem düşünülebilir.

1- Fert sistemi
2- Sınıf sistemi
3- Zümre sistemi
Zümre denince, bundan bir kimse ile birlikte ondan türeyen kimselerin tümü anlaşılır. Zümreler, miras bırakandan başlayarak saptanır ve onun her aslı zümre başı olarak alınıp yakından uzağa doğru zümreler oluşturulur.

Birinci zümre miras bırakanın altsoyudur. İkinci zümre miras bırakanın ana ve babası ile onların altsoyudur. Mirasçılık açısından önemli olan miras bırakana kan hımsı olmak ve bu sebeple zümreye dahil olmaktır. Zümreye girebilmek için kan hısımı olmanın tek istisnası vardır, oda evlatlık ve altsoyudur. Evlatlık ve altsoyu ile miras bırakan arasında ki hısımlık kan bağından değil de hakim kararından kaynaklandığı halde, bunlar miras bırakanın birinci zümre mirasçılarıdır. Bir sonra ki zümrenin mirasçı olabilmesi bir önce ki zümre de hiçbir mirasçının bulunmaması ya da var olan mirasçıların hepsinin ret, mirasçılıktan çıkartma mirastan yoksunluk ya da mirastan feragat gibi bir sebeple mirasa nail olmamaları gerekir. Bir zümre içinde, miras bırakana daha uzak sırada olan kan hısımlarının mirasçı olabilmeleri, aynı zümre içinde ki daha yakın sırada hısımların bulunmaması ya da varsa bunların herhangi bir sebeple mirasa çağırılmamalarına bağlıdır.

Zümre başları hayatta olduğu sürece, onların altsoyu; kök başları hayatta olduğu sürece de onların alt soyları mirasçı olamaz. Kök, bir zümre içinde ki zümre başından sonra gelen çocuğun, altsoyu ile birlikte oluşturduğu birimdir. Kökte alt köklere ayrılır. Zümre başlarının miras bırakandan önce ölmüş olması halinde kök başları kendi altsoylarını mirasçılığını engeller. Aynı durum, alt kök başları içinde geçerlidir. Miras bırakandan önce ölen ya da sağ olmakla beraber, herhangi bir sebeple mirasa çağrılmayan zümre başlarının ya da kök başlarının yerini altsoy alır. Mirasçıların kadın ya da erkek olması bir fark yaratmaz. Zümre başları ya da kök başlarının miras bırakandan önce ölmüş olmaları halinde onlara düşen miras payı, altsoyun zümre başı ya da kök başına halef olacağı kuralı gereğince altsoy arasında eşit olarak paylaştırılır. Ana ve baba eşit olarak mirasçıdırlar. Ana ya da babadan biri miras bırakandan önce ölmüşse ona düşen miras payı altsoyuna yani miras bırakanın kardeşleri, kardeş çocukları vb geçer. Ölen ana ya da babanın altsoyu yoksa, mirasın tümü sağ olan diğerine ait olur. Ana ve babanın her ikisi de altsoy bırakmadan önce ölürlerse, miras üçüncü zümreye geçer.

MİRASBIRAKANI ÇİFT HISIMLIK BAĞI İLE BAĞLI OLANLARIN MİRASÇILIĞI

İki hısımlık bağı bir kimseyi iki ayrı kök içine sokmuyorsa tek miras payı alır. Buna karşılık hısımlık bağları söz konusu kişiyi iki ayrı köke dahil ediyorsa, o zaman iki kökten ve ayrı miras payı alır.

YARIM KAN KISIMLARININ MİRASÇILIĞI

Yarım kan hısımlığı zümre mirasçılığı içinde bir sorun yaratmaz, yarım kan hısımlığı miras bırakan ile ortak olan asıllarının zümresinden pay alır.

EVLİLİK DIŞINDA DOĞAN HISIMLARIN MİRASÇILIĞI

Evlilik dışı hısımların baba yönünden mirasçı olabilmeleri için, soy bağlarının, tanıma ya da hakim kararıyla kurulmuş olması şarttır. Bu bağ kurulmuşsa, evlilik dışı hısımlar, baba yönünden tıp ki evlilik içi hısımlar gibi miras payı alırlar, aksi halde mirasçı olamazlar.

EVLATLIĞIN ( ALTSOYUN ) MİRASÇILIĞI

Kan hısımı olmayıp da zümre mirasçısı olabilen kişiler, sadece evlatlık ve altsoyudur. Mirasçılık açısından, evlatlık ve altsoyu miras bırakanın altsoyu ile aynı haklara sahiptir. Evlatlık ve altsoyunun mirasçı olabilmeleri için evlat edinenin ölümü anında, evlatlık ilişkisinin geçerli olarak kurulmuş ve devam ediyor olması gerekir. Evlatlık ve altsoyun evlat edinenin birinci zümre ve saklı paylı mirasçıları olmasına rağmen hısımlıkları mahkeme kararına dayandığı için yine de kan hısımı altsoyun mirasçılığına oranla bazı özellikler taşır. Evlatlığın kendi ailesine, yani kan hısımlarına olan mirasçılığı devam eder. Böylece evlatlık ve altsoyu hem kendi hısımlarından hem de evlat edinenden miras alırlar. Evlatlık ve altsoyu sadece evlat edinene mirasçı olurlar. Bu mirasçılık tek yönlüdür.

EŞİN MİRASÇILIĞI

Eş zümre mirasçısı değildir. Sağ kalan eş, her zümre ile birlikte mirasçı olur. İlk iki zümre de hiçbir mirasçı yoksa ve üçüncü zümrede de zümre başları ile onların çocukları miras bırakandan önce ölmüşlerse eş tek başına mirasçı olur. Ve onun varlığı devletin mirasçılığını engeller. Boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte, artık eşler birbirine yasal mirasçı olamazlar. Boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölmesi sağ kalan eşin yasal mirasçılığının ya da birbirleri lehine yaptıkları ölüme bağlı tasarrufun akıbetine kanun koyucu bu halde evliliğin boşanma ile değil de ölümle sona erdiği noktasından hareketle kural eşlerin birbirlerine karşı olan yasal mirasçılıklarının devam edeceğini ve birbirleri lehine yapmış oldukları ölüme bağlı tasarruflarında geçerli olacağını kabul etmiştir. Bu kuralın istisnası davacı eşin ölmesi hali için ön görülmüştür. Buna göre davacı boşanma davası devam ederken ölür ve mirasçılarından biri davaya devam ederek, davalı eşin kusurunu ispat etmesi durumunda sağ kalan eş, artık ölen eşe ne mirasçı olabilir ne de onun tarafından lehine yapılmış olan ölüme bağlı tasarruftan bir hak talep edebilir.

DEVLETİN MİRASÇILIĞI

Devletin yasal mirasçı sıfatıyla terekeye el koyabilmesi için, miras bırakanın hiçbir yasal mirasçısının bulunmamasının yanında, terekenin tümü için mirasçı atamamış olması da gerekir.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR

Miras bırakanın terekesi üzerinde, mirasçılık dahil kanunun çizdiği sınırlar içinde düzenleme yapabilmek için bir irade beyanında bulunması gerekir. Ölüme bağlı tasarruflar;

1- Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar.

Miras bırakanın ölümünden sonra hüküm ifade etmesini istediği iradesini açıklarken uymak zorunda olduğu şekil şartlarını ifade eder. Bunlar vasiyetname ve miras sözleşmesidir.

2- Maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar

Maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar, şekli anlamda ölüme bağlı tasarrufların içeriğini orada açıklanan arzuları ya da miras bırakanın ölüme bağlı emirlerini belirler.

RESMİ VASİYETNAMELER

Noter, sulh hakimi ya da yetkili resmi memur önünde, iki tanığın katılmasıyla yapılan vasiyetnamelere resmi vasiyetname denir. Medeni kanunda ön görülen şekil şartlarına uymada, sadece noterlik kanununda ön görülen şekil şartlarına uyularak yapılan resmi vasiyetname şekle aykırılık nedeniyle geçersiz olur. Eşlerin, birbirlerinin yapmış oldukları resmi vasiyetnameye katılma yasağı, evlilik devam ettiği sürece vardır. Boşanma ya da evliliğin iptalinden sonra bu yasak kalkar.

RESMİ VASİYETNAMENİN DÜZENLENİŞ ŞEKİLLERİ

İki tür resmi vasiyetname düzenleme şekli ön görülmüştür. İl ki vasiyetli tarafından okunarak ve imzalanarak düzenlenen resmi vasiyetnamedir. İkincisi ise vasiyetçinin okumadan ve imzalamadan yaptığı resmi vasiyetnamedir. Okuma yazma bilmeyenlerin resmi vasiyetnamelerini düzenletmeleri zorunludur. Okuma yazma bilenler ise bu iki tür arasında bir seçim hakkına sahiptir. Ayrıca bu iki vasiyetnamenin birleştirilerek karma bir vasiyetname yapılması mümkündür.

RESMİ VASİYETNAME

Yapılışında iki safha vardır. Birinci safhada vasiyetçi son arzularını resmi memura bildirecektir. Bu vasiyetçinin son arzularını doğrudan notere bildirmesidir. Bu bildirme, sözlü olabileceği gibi yazılı da olabilir. Noter, son arzuları ya bizzat yazacak ya da yazdıracak ve okuması için vasiyetçiye verecektir. Bu safhada tanıkların bulunması zorunlu değildir. Hem vasiyetçinin hem de noterin imzalarının el yazısı ile olması şarttır. İkinci safha, birinci safhada tanıkların bulunması zorunlu değilken, ikinci safhanın tanıklar huzurunda gerçekleşmesi gerekir. Vasiyetçi, tanıklar önünde onlara hitaben vasiyetnameyi okuduğunu ve bunun son arzularına uygun olduğunu beyan edecektir. Vasiyetçi, vasiyetnamenin içeriğini tanıklara bildirmek zorunda değildir. Resmi vasiyetname şekline sadece okuma yazma iktidarından yoksun olanlar değil, bu iktidara sahip olan kişilerde başvurabilir. EL YAZILI VASİYETNAME El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar miras bırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. El yazılı vasiyetname saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hakimine veya yetkili memura bırakılabilir.

SÖZLÜ VASİYETNAME

Resmi ve el yazılı vasiyetnameden farklı olarak istisnai bir ölüme bağlı tasarruf şeklidir. Miras bırakan yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş,terör gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmi veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa sözlü vasiyet yoluna başvurabilir. Olağanüstü bir durum içinde bulunan vasiyetçi, son arzularına iki tanığa açıklar ve onlara bu açıklamalarına uygun bir vasiyetname yazma yada yazdırma görevi yükler. Miras bırakan için sonradan diğer şekillerde vasiyetname yapma olanağı doğarsa bu tarihin üzerinden bir ay geçince sözlü vasiyetname hükümden düşer.

MİRAS SÖZLEŞMELERİ

Miras sözleşmesi, miras bırakan ile karşı taraf arasında yapılan öyle bir iki taraflı ölüme bağlı tasarruftur ki, bununla taraflardan en az biri, yani miras bırakan, bağlayıcı olarak ya kendi terekesi üzerinde maddi anlamda bir ölüme bağlı tasarrufta bulunur yada karşı tarafın kendi terekesi üzerinde ileride doğacak olan mirasçılık hakkından vazgeçmesini sağlar.

MİRAS SÖZLEŞMELERİNİN TÜRLERİ

1-MİRAS SÖZLEŞMESİ

Miras bırakan, karşı taraf yada bir üçüncü kişi yararına bağlayıcı bir ölüme bağlı tasarrufta bulunur.
- Mirasçı atama sözleşmesi
- Vasiyet sözleşmesi
- Üçüncü kişi yararına miras sözleşmesi

2-MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİ

Muhtemel ve müstakbel bir mirasçı kendisi lehine miras bırakanı terekesi üzerinde ileride doğacak haklardan bir ivaz karşılığı yada ivazsız olarak vazgeçmektedir.

3-BİR TARAFLI MİRAS SÖZLEŞMESİ

Taraflardan sadece birisi tereke üzerinde tasarrufta bulunuyorsa miras sözleşmesi bir taraflıdır.

4-İKİ TARAFLI MİRAS SÖZLEŞMESİ

Her iki tarafında terekesi üzerinde bağlayıcı ölüme bağlı tasarrufta bulundukları miras sözleşmesi, iki taraflı miras sözleşmesidir.

5-İVAZSIZ MİRAS SÖZLEŞMESİ

Taraflardan biri miras bırakan sıfatıyla ölüme bağlı tasarrufta bulunurken karşı taraf sadece miras bırakanın iradesini kabul etmekte, kendisi herhangi bir sağlar arası borç altına girmemektedir.

6-İVAZLI MİRAS SÖZLEŞMESİ

Miras bırakanın yaptığı ölüme bağlı tasarruf karşılığında karşı taraf sağlar arası borç altına girmektedir.

VASİYETNAMENİN GERİ ALINMASI

Tek taraflı bir ölüme bağlı tasarruf olan vasiyetname, vasiyetçinin ölümüne kadar her zaman serbestçe geri alınabilir. Bu geri alma, daha sonra yapılan bir ölüme bağlı bir tasarrufla yada vasiyetnamenin yok edilmesi yoluyla olabileceği gibi vasiyet olunan şeyde sağlar arası tasarruf ederek de gerçekleştirilebilir. VASİYETNAMENİN YOK OLMASI Vasiyetnamenin yok edilmesinden farklı olarak, vasiyetname vasiyetçinin geri alma niyeti olmaksızın yok olabilir.

MİRAS SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

1- Miras sözleşmesinin tarafların anlaşması ile sona ermesi.
2- Miras sözleşmesinin bir taraflı irade beyanı ile sona ermesi.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN KENDİLİĞİNDEN SONA ERMESİ

Burada söz konusu olan hallerde, vasiyetnamelerde geri alma, miras sözleşmelerinde dönmeden farklı olarak bir ölüme bağlı tasarrufun hiçbir işleme gerek kalmadan kanun gereği yürürlükten kalkmasıdır.
1- Lehine ölüme bağlı tasarruf yapılan kimsenin miras bırakandan önce ölmesi
2- Boşanma
3- Evliliğin butlanına karar verilmesi
4- Mirastan yoksunluk sebebinden birinin varlığı
5- Bozucu şartın gerçeklemesi yada geciktirici şartın gerçekleşmemesi
6- Sözlü vasiyetname

1- MİRASTAN FERAGAT

Mirastan feragat ile müstakbel ve muhtemel mirasçı, mirasbırakana karşı ileride doğacak olan miras hakkından mirasbırakan ile yapacağı bir sözleşme ile vazgeçer. Mirastan feragat edenin vazgeçtiği beklenen bir haktır. Yoksa miras hakkı değil. Çünkü miras hakkı mirasbırakanın ölümü ile doğacaktır. Ölüm anına kadar feragat edenin bir miras hakkı değil beklenen bir hakkı vardır. Mirasbırakan, mirastan çıkarma sebebi bulunmadıkça, mirastan feragat sözleşmesi yapmadığı sürece, saklı paylı mirasçılarını mirastan uzaklaştıramaz. Yani onların saklı payları üzerinde tasarrufta bulunamaz. Mirastan feragat sözleşmesi aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu içinde sonuç doğurur.

2- MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA

Türk Medeni kanunu mirasçılıktan çıkarmayı cezayı ve koruyucu olmak üzere iki türde düzenlemiştir.

A- CEZAİ MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA

Miras bırakana saklı paylı mirasçısını mirastan uzaklaştırma imkanı veren bir ölüme bağlı tasarruftur. Mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak görünen haller şunlarıdır; Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, Miras bırakan yada ailesine karşı aile hukukundan doğan görevlerin ağır ihlali

B- KORUYUCU MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA

Cezai mirasçılıktan çıkarmadan farklı olarak sadece birinci zümre mirasçılıkta yani miras bırakanı altsoyu yönünden uygulanabilir. Koruyucu mirasçılıktan çıkarma, mirasçının cezalandırılmasını değil de mirasçılıktan çıkartılan mirasçının altsoyunu koruma amacını güder.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA HÜKÜMSÜZLÜK

Ölüme bağlı tasarruflar iki tür hükümsüzlüğe tabidir. Kendiliğinden hükümsüzlük ve iptal.

1-ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN KANUN GEREĞİ HÜKÜMSÜZ OLMASI

Evlilik birliğini ölüm ( ve gaiplik ) dışında sona ermesi, Lehine ölüme bağlı tasarruf yapılan kimsenin miras bırakandan önce ölmesi, Lehine bağlı tasarruf yapılan kimsenin mirastan yoksun olması, Bozucu şartın gerçekleşmesi ya da geciktirici şartın gerçekleşmemesi.

2-ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN İPTALİ

İptal sebepleri;
Ehliyetsizlik,
İrade sakatlıkları,
Ölüme bağlı tasarrufun içeriğinin ona eklenen koşul yada yüklemenin hukuka yada ahlaka aykırı olması,
Şekil noksanı.

İPTAL DAVASI

Yukarıda sayılan sebeplerden biri ile sakat olan ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden hükümsüz olmayıp, miras bırakanın ölümü ile birlikte geçerli bir tasarrufmuş gibi hüküm doğurur. Onun hüküm doğurması istenmiyorsa, bozucu yenilik doğuran bir dava olan iptal davasının açılması gerekir.

SAKLI PAYLI MİRASÇILAR

Saklı paylı mirasçılar, miras bırakanın altsoyu, eşi, ana ve babasıdır. Miras bırakanın altsoyunun varlığı halinde ana, baba ve kardeşleri mirasçı olamayacağından hem ana hem de babasının varlığı halinde de kardeşlerin mirasçılığı önlenmiş olacaktır. Bu nedenlerle saklı paylı mirasçılarının tümünün bir arada bulunacağı bir durumla karşılaşılmayacaktır.

SAKLI PAYLAR

Saklı pay oranları TMK’da şu şekilde kabul edilmiştir;
1- Altsoy için yasal miras payının yarısı ( ½ )
2- Ana ve babanın her biri için yasal miras bayının dörtte biri (1/4)
3- Sağ kalan eş için, altsoy ( 1. Zümre ) veya ana baba zümresi ( 2. Zümre ) ile birlikte mirasçı olması durumunda yasal miras payının ( altsoy ile : 1/4, ana baba zümresi ile : ½ ) tamamı ; diğer durumlarda ( 3. Zümre ile veya tek başına mirasçı ise ) yasal miras payının ( ¾ ) dörtte üçü ( ¾ ‘ü )
Aynı zümrede ki mirasçıların sayısı ister az, ister çok olsun, bunların saklı payları toplamı ve miras bırakanın tasarruf oranı değişmez. Miras bırakanın yasada aynı oranda saklı paya sahip mirasçıları bulunsa bile, bunların miras payları farklı ise, sonuçta sahip olacakları tereke üzerinden saklı pay miktarları farklı olacaktır. Saklı paylı mirasçının miras bırakandan önce ölmesi halinde saklı paylarının altsoyu tarafından temsil edilmesi söz konusu olmaz. Sağ kalan eşin altsoy ile birlikte mirasçı olmasında ¼ miras payının tümü saklı payı sayılacaktır.

TASARRUF ORANININ TEREKEYE GÖRE HESAPLANMASI

Tasarruf edilebilir tereke kısmının oransal olarak hesaplanmasını her miras intikalinde geriye kalan mirasçıların genel oransal olarak saptanacak saklı payları toplamına göre yapılacaktır.
Tasarruf oranının hesaplanmasında terekeden çıkarılacak değerler şunlardır;
Miras bırakanın borçları ,
Cenaze giderleri,
Terekeyi mühürlemek ve defter tutma masrafları,
Miras bırakan ile bir arada yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık iaşe masrafı.
Miras bırakanın ölümü üzerine terekede mevcut mülkiyet hakları, sınırlı ayni haklar, alacak hakları vb. toplamına, tasarruf oranının hesaplanması bakımından, ayrıca bazı eklemeler yapılır. Bu eklemeler şunlardır;
Denkleştirmeye tabi kazandırmalar,
Tenkise tabi sağlar arası kazandırmalar,
Üçüncü kişi yararına hayat sigortası alım bedeli.

REDDİN TASARRUF ORANI ÜZERİNDE ETKİSİ

Ret halinde, reddeden mirasçı ya da mirasçılar geçmişe etkili olarak miras bırakanın ölüm anından itibaren mirasçılık sıfatını kaybettiklerinden tereke, reddeden sanki miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaşılır.

MİRASTAN ÇIKARILMANIN TASARRUF ORANI ÜZERİNDE Kİ ETKİSİ

Mirastan çıkarılmanın tasarruf oranı üzerinde ki etkisi retten tamamen farklıdır. Hesap yapılırken çıkartılan mirasçının göz önünde bulundurulması ve sonra onun saklı payının miras bırakanın tasarruf nisabına eklenmesidir.

FERAGATİN TASARRUF ORANI ÜZERİNDE Kİ ETKİSİ

1-İVAZLI FERAGAT

İvazlı feragatte ivaz, net terekenin hesaplanmasında terekeye eklenir. Böyle olunca da, feragat eden kişi tıpkı çıkarılmada olduğu gibi terekenin paylaşılmasında göz önünde bulundurulur.

2-İVAZSIZ FERAGAT

İvazsız feragatte, ivazlı feragat gibi altsoyu etkilediği için hesabın ivazlı feragatte ki gibi yapılacağı kabul edilmektedir.

MİRASTAN YOKSUNLUĞUN TASARRUF ORANI ÜZERİNDE Kİ ETKİSİ

Bu konu tartışmalı olmak ile birlikte baskın görüş, yoksunluğun çıkarılmayı tamamlayan bir kurum olmasından hareketle hesabın çıkarılmada ki gibi yapılacağını savunur.

TENKİS

Miras bırakanın bazı ölüme bağlı ve sağlar arası kazandırmaların saklı payları ihlal ettikleri oranda etkisizleştirmeleri, şayet henüz ifa edilmemişlerse mirasçıların bunları ifa borcundan kurtulması ve şayet ifa edilmişlerse bu oranda geri iadelerinin kararlaştırılmasına kanunumuzda tenkis denir. Tenkis, bir dava hatta bir hukuki işlem olmayıp gereken hukuki şartların gerçekleşmesi üzerine doğacak karmaşık ve çok yönlü bir hukuki sonuçtur.

TENKİS DAVASI

Saklı paylı mirasçıların ve istinaden de saklı paylı mirasçıların alacaklılarının, hakimden miras bırakanın tasarruf oranını aşan kazandırmalarının bu oranda etkisizleştirmesini talep ettikleri davadır. Tenkis davası ancak miras bırakanın ölümü halinde açılabilir.

ÖLÜME BAĞLI KAZANDIRMALARIN TENKİSİ

Miras bırakanın yaptığı birden fazla ölüme bağlı kazandırma varsa ve tenkisi gerekli miktar bu ölüme bağlı kazandırmaların toplamından daha azsa, ölüme bağlı kazandırmalar arasında tenkisin nasıl paylaştırılacağı sorunu çıkarmaktadır. Miras bırakan farklı bir tenkis düzeni öngörmemişse ölüme bağlı kazandırmalar kural olarak orantılı olarak tenkis edilecektir.

SAĞLAR ARASI KAZANDIRMALARIN TENKİSİ

Miras bırakanın ölüme bağlı kazandırmada bulunmadığı veya yaptığı ölüme bağlı kazandırmaların tümünün tamamen tenkisine rağmen hala tenkisi gereken bir miktar kaldığı durumlarda bazı sağlar arası kazandırmalarda tenkise tabi olacaktır. Bunların arasında tenkis orantı esasına göre değil, tarih sırasına göre yapılacaktır.

KAMU YARARINA KAZANDIRMALARIN TENKİSİ

Kamu tüzel kişileriyle kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlar arası kazandırmaların en son sırada tenkis edileceği kuralı vardır.

MİRASTA DENKLEŞTİRME ( İADE )

TMK, tenkise ilişkin hükümlerle miras bırakanın saklı paylı mirasçılarının bu payını ihlal eden kazandırmalarını azaltma imkanı getirmiş, bunun dışında kanuni mirasçılardan bazılarına yapılan belirli nitelikte ki kazandırmaların tasarruf oranını aşmasalar da mutlak şekilde terekeye iadesini düzenlemiştir. Tenkisten farklı olarak denkleştirmeden maksat, miras bırakanın tasarruf oranını aşan kazandırmalarının yasal bir sınıra çekilmesi değil miras bırakanın kanuni mirasçılardan bazısına diğerleri aleyhine sağlığında yaptığı bazı kazandırmaların tereye geri verilmesidir.

DENKLEŞTİRME BORÇLUSU

Denkleştirme borçlusu, miras bırakanın ölümü anında kanuni mirasçı sıfatına sahip olan ve kural olarak denkleştirmeye tabi kazandırmayı almış bulunan kişidir.

DENKLEŞTİRME ALACAKLISI

Denkleştirmesi alacaklısı olabilecek kişiler, sadece miras bırakanın ölümü anında onun kanuni mirasçısı sıfatına sahip olanlardır. Atanmış mirasçılar ve miras bırakanın ölümü anında çıkarılma, yoksunluk, feragat veya ret sebebiyle mirasçılık sıfatını kaybetmiş sayılanlar, denkleştirme alacaklısı olamaz.

DENKLEŞTİRMEYE TABİ KAZANDIRMALAR

1-GENEL OLARAK DENKLEŞTİRMEYE TABİ KAZANDIRMALAR

Bir kazandırmanın denkleştirmeye tabi olması için kural olarak onun denkleştirmeye tabi olduğunu miras bırakanca beyan edilmesi gerekir. Ne var ki, her kazandırma miras bırakanı beyanı ile denkleştirmeye tabi olmaz. Söz konusu kazandırma sağlar arası bir ivazsız kazandırma olmalıdır.

2-KANUNEN DENKLEŞTİRMEYE TABİ KAZANDIRMALAR

Miras bırakanın altsoyuna yaptığı bazı kazandırmalar, açıkça miras paylarına mahsuben yaptığını belirtmese dahi aksini beyan etmedikçe denkleştirmeye tabi tutulmuştur.

3-DENKLEŞTİRMEDEN KANUNEN MUAF TUTULAN KAZANDIRMALAR

Eğitim ve öğrenip masrafları, Olağan hediyeler ve evlenme giderleri, Miras payını aşan kazandırmalarda bazı durumlarda aşan kısım.

DENKLEŞTİRME DAVASI

Denkleştirme yükümünün var olup olmadığı veya ne miktarda olduğu uyuşmazlık konusu ise veya böyle bir uyuşmazlık olmasa bile denkleştirme yükümlüsü denkleştirmeden kaçınıyorsa, denkleştirme alacaklısı yasal mirasçıların bir dava ile bu haklarını tanıtmaları ve denkleştirmeyi sağlamaları gerekecektir.

MİRASIN GEÇMESİ ( İNTİKALİ )

MİRASÇI VE VASİYET ALACAKLISI OLMANIN YASAL ŞARTLARI

Sağ olmak
Ehil olmak
Mirastan yoksun olmamak.

MİRAS PAYLARININ DEVRİ

Açılmamış miras payının devri bir kişinin henüz kendisinin mirasçı olacağı kimse yaşıyorken, ileride doğması muhtemel mirasçılık hakkını şimdiden devretmek istemesidir. Mirasçılar arasında yapılacak devirlerin yazılı şekilde yapılacağı kanunda açıkça belirtilmiştir. Bu devir mirasçılar arasında yapılmalıdır. Devir mirasçı olmayan kişiye yapılacaksa kanun koyucu bu kişiye devrini mirasçılar arasında ki devirden ayrı tutmuş, bu durumda noterde düzenleme şeklini şart kılmasının yanında buna rağmen payın ayni etkili olarak el değiştirmeyeceğini, sadece devir alacaklısının mirasın paylaştırılması üzerine devredene düşen kısmı isteme hususunda bir alacak hakkı kazanacağını düzenlemiştir.

GAİPLİĞİN MİRASTA GEÇMESİNDE ETKİSİ

Gaiplik kararı alınan kimsenin mirası, ölüm tehlikesi içinde kaybolmada bu kaybolma anında, çoktan beri haber alınamama da ise son haberin alındığı tarihte açılır ve mirasçıların hakları doğar.

MİRASIN GEÇMESİNDE KORUMA ÖNLEMLERİ

Terekenin defterinin tutulması
Terekenin mühürlenmesi
Terekenin resmen yönetilmesi

MİRASIN REDDİ

Mirasın reddi, mirasçıya mirasçılık sıfatını kabul etmeme imkanı veren bir yoldur. Ret, ya mirasçının iradesinden kaynaklanır yada konunun getirdiği bir karineden. Birinci halde gerçek retten, ikinci halde hükmi retten kaynaklanır.

REDDİN SONUÇLARI

Ret, mirasçılık sıfatını geçmişe etkili olarak, miras bırakanın ölümü anından itibaren sona erdirir. Miras, mirası ret mirasçılık sıfatını geçmişe etkili olarak miras bırakanın ölümü anından itibaren sona erdirir. Miras, mirası reddetmiş olan mirasçı sanki miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaşılır.

RESMİ DEFTER TUTMA

Mirasın açılmasından sonra mirasçılar, mirası reddetme yada kayıtsız şartsız kabul etme yerine terekenin gerçek durumu hakkında güvenilir bilgiye sahip olduktan sonra ne yapacaklarına karar vermek isteyebilirler. İşte mirasçıların mirasın kazanılması hususunda ne yapacaklarına karar vermeleri için resmi yoldan terekenin durumunun saptanmasını isteyebileceklerini düzenleyen kanun koyucu, buna ilişkin hükümlerini resmi defter tutma başlığından düzenlemiştir.

RESMİ TASFİYE

Resmi tasfiye, miras bırakanın ölümü üzerine mirasçıların, miras kabul, ret ve resmi defter tutmanın yanında başvurabilecekleri bir seçenektir. Usulüne göre yapılan ve şartları gerçekleşen resmi tasfiye talebi üzerine, mirasın açılmasına rağmen tereke resmi tasfiye sonuna kadar mirasçılar tarafından kazanılamaz, onların mal varlığından ayrı, bağımsız bir mal varlığı olarak kazanılır.

MİRAS ORTAKLIĞI

Miras bırakanın tek mirasçısı varsa terekenin yönetimi ve paylaştırılması konusunda herhangi bir sorun çıkmayacaktır. Fakat miras olaylarının büyük bir çoğunluğunda miras bırakan geride birden fazla mirasçı bırakır. Bu durumda gerek terekenin yönetimi, gerekse mirasın paylaşılması sorunları çıkmaktadır. Söz konusu sorunlar çözümleninceye kadar, mirasçıların oluşturdukları topluluk, hukuken kendine özgü bir ortalık olarak düşünülmüş olup, kanunda da buna miras ortaklığı denilmiştir.

MİRASIN PAYLAŞILMASI

Miras ortaklığına son veren mirasçıları bu sıfatları ile hukuki ilişkileri içine girmekten ve miras hukukuna özgü hükümlere tabi olmaktan kurtarıp herhangi bir hak sahibi haline getiren terekenin tümüyle paylaşılmasıdır. Terekenin tümünün paylaşılması yasal ve atanmış mirasçıların tümünün hep birlikte anlaşmaları yoluyla her zaman mümkündür. Paylaşmanın paylı mülkiyete çevrilme yoluyla yapılması halinde tereke malları kısmen de paylaşılabilir. Bu paylaşmalar elden olabileceği gibi paylaşma sözleşmesi ile de yapılabilir. Ayrıca yasal ve atanmış mirasçıların tümünün hep birlikte anlaşmaları mümkün olmadığında ortaklığın giderilmesi davası açılarak da mirasın paylaşılması yoluna gidilebilir.

Çalışma Alanlarımız​

Boşanma Hukuku

Boşanma Avukatı olarak. Anne, baba ve çocuğu ilgilendiren tüm hukuki durumların incelendiği hukuk dalıdır. Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmiştir.Devamı için...

İcra İflas Hukuku

Borçlunun, borcunu ödemediği takdirde alacaklının söz konusu alacağına kavuşması için başvurabileceği hukuki yolları düzenler.Devamı için...

Gayrimenkul Hukuku

Tarafların aralarında yaptıkları sözleşmelere uygulanacak genel hükümler ve özel olarak her çeşit sözleşmeler incelenir.Devamı için...